top of page

Güzel OLMAMANIN Güzelliği - II

Bir önceki yazımda, geçmişten günümüze güzellik algısının nasıl değiştiğini ve sosyo-ekonomik durumun güzellik standartlarını nasıl etkilediğini anlatmıştım.

Bugünkü yazımızda ise, günümüzde güzellik algısının kilo ile ilişkisini ve yükselen fitness trendlerinin yeni jenerasyonun estetik algısını nasıl şekillendirdiğini konuşacağız.

Son 50 yıl içerisinde kilo ile güzellik arasındaki bağlantı o derece kuvvetlendi ki, neredeyse zayıf=güzel diyebileceğimiz bir duruma kadar geldi. Hatta bazı dönemler bu durumun aşırılığı, belli bir kilonun üzerindeki hiçbir kadının güzel bulunmaması derecesinde dallandı, budaklandı. Özellikle gençler arasında yeme bozuklukları hızla yükselmeye, sosyal hayatlarını ve bedenlerini zehirlemeye başladı.

Medyanın yaygınlaşması, işlerin hızla kötüye gitmesine sebep oldu. İnsanların kendini yetersiz hissetmesinin harika bir satış yöntemi olduğunu fark eden firmalar, reklamlarında güzellik çıtasını her geçen gün daha da elde edilemez bir seviyeye taşımaya başlamıştı. Photoshop'un icadı(!), artık güzellik standartlarının ulaşılması zor dahi olsa gerçekliğe dayanması mecburiyetini de ortadan kaldırıyordu. Bu noktadan sonra, "imkansızı" dayatmak rahatlıkla mümkündü.

Reklam panoları, diziler, filmler, programlar, klipler... Hepsi ağız birliği etmişçesine, aynı güzellik kriterlerini göstermeye devam etti. Sonra, hayatımıza sosyal medya girdi. Tam herkes rahat bir nefes alıp, "Sonunda gerçek hayatlar görebileceğiz." derken, o da nesi? Aynı güzellik standartları, sosyal medyada da tam gaz hızını sürdürdü. Üstelik bu sefer durum daha da vahimdi. Çünkü bu kriterleri sağlayamıyorsanız, açık bir şekilde zorbalığa maruz kalabiliyordunuz. Bu da yetmezmiş gibi, gördüğünüz mükemmel hayatlar ve vücutlar artık bir ünlüye, bir oyuncuya ait değildi. Senin benim gibi, sıradan insanlara aitti. Fakat güzellik çıtası öyle bir noktaya çıkmıştı ki, yeri geldiğinde bu mükemmel insanlar da yetersizliklerinden şikayet eder, kendilerini hiç beğenmez olmuştu.

Bu noktada gerçeklik ve ulaşılamaz arasındaki sınırlar iyice kaybolurken, sonunda çok harika bir gelişme oldu. Beden olumlama kavramı yükselmeye ve dünyanın dört bir yanından destekçi toplamaya başladı. Güzel olup olmadığını başkasının belirlemesine karşı çıkan her kadın, bu harekette kendinden bir şeyler buldu ve her vücut tipi, her ten rengi, her boy ve saç rengi, güzel hissetmeye hakkı olduğunu haykırmaya başladı.

Beden olumlama hareketi, en çok ihtiyaç duyulan zamanlardan birinde herkesin imdadına yetişmişti. Çünkü bilginin inanılmaz bir hızla geliştiği ve paylaşarak çoğaltıldığı modern dünyada, spor ve fitness da hiç olmadığı kadar ulaşılabilir olmuştu. Milyonlarca kadın ve erkek, istediği bedeni elde edebilmek için spor salonlarında ter dökmeye; tarih boyunca daha önce hiç elde edilmemiş bir bilgi bolluğuyla bedenlerini ilmek ilmek işlemeye başlamıştı. Sağlıklı yaşamın yükselmesi ve sporun popülerleşmesi elbette ki harika bir gelişmeydi. Ancak motivasyonu, yine oldukça zehirleyici bir düşünce tarzından geliyordu. Çoğu insan sağlığı için değil, başkalarının göz zevkine hitap edebilmek için spora yönelmişti. Zaten spor salonları da avazı çıktığı kadar bunu bağırıyor, müşterilerini "güzel olmak" vaadiyle cezbediyordu. Çıta her geçen gün yükseldi ve yeni neslin güzel bulduğu bedenler, hepten imkansız bir noktaya geldi.

Beden olumlama hareketi ile birlikte, fitness ve spor kültürünün vurguları da yavaş yavaş değişmeye başladı. Hala gidilmesi gereken çok yol olsa da, yavaş yavaş önemli olanın iyi hissetmek ve sağlıklı olmak olduğunu, fit olmak için illa belli bir kilo standardını tutturmanın gerekmediğini vurgulayan alternatif bir spor kültürü oluşmaya başladı.

Bize ise, iyisini de kötüsünü de önümüze koyan bu zengin dünyada, kendi kararlarımızı vermek düştü.

Öne Çıkan Yazılar
Son Yazılar
Arşiv
Etiketler
Henüz etiket yok.
Beni Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
ECE DİNÇ LOGO
bottom of page