top of page

Kendi Tarzını Kabullenme Rehberi

Hepinize merhabalar! Keyifler yerindedir umarım :) Bugün, kanatlarımızı biraz esneteceğiz ve özgürlüğe doğru şöyle bir uçuş pratiği yapacağız.

Güzellik algısı üzerine bol bol konuştuk, farklılıkları takdir etmenin binbir yolu olduğundan bahsettik. Şimdi de bunları dışavurmak üzerinde biraz durup, azıcık birbirimizi motive edelim isterim.

Kendime ait bir tarzım olmadığını fark ettiğimde, 24 yaşındaydım. Yani yaklaşık bir yıl önce. Kazık kadar kadın olup da, bu yaşa kadar nasıl bir tarza sahip olmadan gelebilmişim diye hayretle bakakaldım kendime. Yanlış anlamayın, tabi ki herkes inanılmaz eşsiz bir tarza sahip olmak zorunda değil. Ama senelerdir Youtube kanalında denemediği tarz kalmayan ve görsellikle aşırı içli dışlı bir insan olarak, iyi kötü bir tarz sahibi olmamak bir anda çok garibime gitti. Böylece "tarzımı arama yolculuğum" da başlamış oldu.

Başlarda çok kolay olacağını sanıyordum. Sonuçta birçok moda blogu takip ediyor, trendlere falan da az çok göz atıyordum. Sevdiğim, beğendiğim, gözüme hoş gelen birçok tarz vardı üstelik. Beğendiklerim arasından üzerime yakışanları seçip giysem, ta da! İşte benim de kendime has bir tarzım olurdu. Atla deve değildi ya!

Yola aşırı yanlış bir motivasyonla çıktığımı, belki girdiğim yedinci mağazanın kabininde, denediğim yüz milyarıncı kıyafete de tiksinerek bakarken anlamalıydım. Birilerini giyerken gördüğüm ve beğendiğim her şeyi elime toplayıp, kabinde hepsini sırayla deneyerek içlerinden birkaçını beğenmeyi umut ediyordum. Ama denediğim her kıyafetle birlikte, modadan da kendimden de ufak ufak tiksinmeye başladım. Saatlerce gezip bir parça kıyafet bile alamadıkça, etiketlere, fiyatlara falan bakmayı da komple bıraktım. Nasılsa iğrenç olacaktı. Eğer şansım yaver gider de beğenirsem, o zaman da kaç paraysa vermeye razıydım. Zira senelerdir gardrobuma hiçbir şey almadığımdan, bütün kıyafetlerim artık eski püsküydü ve en acilinden bir şeylere ihtiyacım vardı.

Nasıl bu kadar yanlış kıyafetler seçmeyi başarıp, işleri bu derece uç noktaya getirebildiğimi eminim merak ediyorsunuzdur. Keşke ben de biraz merak etseydim :) Dikiş makinesi satın alarak kendi kıyafetlerini dikmeye kalkıştığı an -ki yaptım bunu- insan artık abarttığını anlar diye düşünüyor. Ama üzülerek ve utanarak söylüyorum ki, ANLAMADIM!

Bir süre sonra, "Başlarım böyle işe" diyeceğim bir noktaya geldim. Demek bu da benim pek becerikli olduğum bir konu değilmiş, idareten bir şeyler alayım yeter diye düşündüm. Ve tam olarak öyle yaptım, "orta karar" parçalardan mini bir gardrop hazırladım.

Ama bu parçalardan da soğuyup onları da giymez hale gelmem çok uzun sürmedi tabi. Dolabımın başında yine "Giyecek hiçbir şeyim yok" bakışlarıyla uzun uzun dikilmeye başladım. İşte bu aşamada, yapmam gerektiğini düşündüğüm her şeyi bir kenara bıraktım.

"Aynı tarz, benzer model kıyafetler almamalıyım." diye düşünüyordum. Sevdiğim parçalar vardı elbet, ama bütün dolabı da bunlarla doldurmam olmazdı ya! Bu çeşitlilik arayışı beni çok yorduğundan, en sonunda vazgeçtim o takıntımdan. İçinde kendini iyi hissettiğim sürece, alacağım kıyafetin dolabımdaki başka bir parçaya ne kadar benzediğinin bir önemi yoktu. Böylece severek giydiğim birkaç modele ağırlık verdim: yüksek bel pantolonlar, crop top üstler, yüksek belli uzun etekler, yüksek belli diz üstü etekler, "A" elbiseler ve deri/kot/bomber ceketler.

Bu parçalar, giydiğim zaman kendimi 500 kilo hissetmediğim nadir parçalardı. Moda sektörü dünya üzerinde tek bir vücut tipi varmış ve belli bedenin üzerindeki kadınlar alışveriş yapmıyormuş edasıyla satış ve pazarlama yaptıklarından, kafamda kıyafetlere ilişkilendirdiğim ideal görüntü de ne yazık ki benim vücut tipimdeki biri için elde etmesi çok zor bir imajdı. 32 beden mankenlerin üzerinde görüp beğendiğim kıyafetler, kendi bedenimi alıp giydiğimde göğüsten dar geliyor, belinden bol geliyor ve kalça kısmında yine sıkıyordu. Hazır giyimin ürettiği kalıplara bir başkaldırıydı adeta vücudum. Kalıp ne sunuyorsa, benim hep tam tersine ihtiyacım oluyordu. Bu yüzden de bel noktasında sonlanan kıyafetler, göz zevkime daha çok hitap etmeye başladı.

Yüksek bel- kısa üst ikilisinin beni çok dar bir kalıba soktuğunu düşündüğümden, sevmeyeceğimi bile bile hep başka tarzlara yönelmeye çalışmıştım. Oysa ki, kendi tarzım zaten ortadaydı. Sadece olması gerektiğine inandığım şeye o kadar takmıştım ki, bunu bir türlü algılayamamıştım.

Öne Çıkan Yazılar
Son Yazılar
Arşiv
Etiketler
Henüz etiket yok.
Beni Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
ECE DİNÇ LOGO
bottom of page